Gönenli Hoca herkese, ama özellikle de -ister kendi kursundan olsun, ister başka kurslardan- Kur'an okuyan, hafızlığa çalışan, talim dersleri alan talebelere hep kol kanat geriyor ve günlük harçlık veriyor ya!..
Bu taraklarda bezi olmayan gününü gün edici eyyamcı ham mollaları fitneye düşürüyor bu durum.
Bir gün böyle birisi, tanıdığı zengin çocuğu bir talebeye:
-Gönenli Hoca para dağıtıyor boyuna talebelere!
Zengin fakir ayırır mı bilemem.
İnanmıyorum ben buna.
İstersen git Sultanahmet Camii'ne, onlarla beraber sen de sıraya gir, bakalım bilecek mi? diyor.
-Tamam, diyor o zengin çocuğu talebe, yarın gideyim ben de sıraya gireyim!
-Gönenli Hoca seni tanır mı?
-Hayır, tanımaz!
Sen onu tanır mısın?
-Eh uzaktan işte!
Yanında yöresinde kursunda medresesinde bulunmadım hiç şimdiye kadar!
-İyi öyleyse, yarın bir git bakalım!
- Tamam! deniyor ve ertesi gün o da gidiyor, sıraya giriyor.
Gönenli Hoca, her gün yaptığı gibi, namazdan sonra kendisini bekleyen talebelere para verirken, sıra o zengin çocuğu talebeye gelince:
-Senin baban zengin oğlum, sen sıradan çık, senin ihtiyacın yok!..
Seni gönderen Hocaya da selâm söyle, bir daha böyle kimseyi imtihan etmeye kalkmasın!
Bu hadiseden sonra tabii ikisi de -hem zengin çocuğu talebe hem de Hocası olan imam- utançlarından yerin dibine batmışlar.
* Gönenli Mehmet Efendi, Mustafa Özdamar, Sh. 112, 113.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder