Uzun seneler boyunca İstanbul'da yaşayıp aslen Konyalı olan ve Konyalılığından hiç bir şey kaybetmeyen Ali Olgunçelik, Hacı Veyis Zâde ile olan bir hatırasını şöyle anlatıyor:
Bir gün ben bir tuzak kurdum, dükkânda farelere, elektirikli.
Başedemedim başka türlü.
Bir hafta içinde yetmiş tane filân fare öldürdüm elektirikle.
Fakat bir ay filân da hasta yattım.
"Sen bunları fazla öldürdün, onların ahı tuttu seni!..." filan derken manevi olarak da beni sarstı bu.
Neyse o günlerde işte, akşam namazına gittim Aziziye'ye.
Namazı kıldık, çıktık, ama...
Sekiz on kişi muhakkak var peşinde.
Hiç boş kalmazdı Hoca'nın etrafı.
Herkesin bir derdi var, ona derman istiyor.
Ben de soracam şu fare meselesini:
"Hocam hata mı ettim, kötü mü ettim?" filân diye.
Çünkü hakikaten de acayip baskı altındayım psikolojik olarak.
Biraz bekledim.
Etrafındakiler dağılıp da o yürüyünce arkasından ben yetiştim vardım, elini öptüm.
Elini omuzuma koydu ve ben daha ağzımı bile açmadan:
-"Ali'm, Allah seni âli etsin, âlim etsin, fâzıl etsin..." diye dua ettikten sonra ben:
-Hocam benim bir derdim var! dedim.
Devamını söyletmedi bile, lâfı ağzımdan alıvırdı ve şunu söyledi:
"Dâhâ temiz olmuş babam!" dedi.
"Ama Hocam elektiriğinen?... " dedim.
Tamam, ayağınla basıp da etraf kan olup, debelenip çkinneşeceğine, tertemiz yapmışsın...." dedi ve beni rahatlattı.
Böylece hem kerametine şahit oldum, hem de fetvamı almış oldum.
Allah şefaatindan mahrum etmesin, eşi menendi bulumaz bir insandı vesselam.
Kaynak: Lâdikli Ahmed Ağa, Mustafa ÖZDAMAR Sh.: 39, 40
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder