Bedreddin Gevhertaş Türbesi, Konya’nın Merkez Karatay İlçesi'nde Selim Sultan Mahallesi Selim Sultan Caddesi üzerinde, Ulu Irmak’tan Karaaslan’a giderken yolun solunda bulunmaktadır.
Eyvanlı türbeler grubundan olan eserin büyük bölümü yıkılmış olsa da kuzey duvarının bir kısmıyla alt katı günümüze gelebildiği için planı ve formu belirlenebilmektedir.
Esas kabrin bulunduğu alt kata batı tarafa açılan birkaç basamaklı bir merdivenle inilir.
Alt kattaki bu cenazeliğin girişi demir kapı ile kapatılıp kaynakla perçinlendiği için içeriye girilemese de duvarlarının moloz taşla örüldüğü ve örtüsünün beşik tonozlu olduğu belli olmaktadır.
4.60 x 7.42 m ölçüsünde dikdörtgen planlı bu mekâna havalandırma amacıyla 0.25 m çapında beş menfez açılmıştır.
Bunlardan doğuda bulunanı, tonozun hemen altında ve duvarın ortasına, diğerleri ikişerli olarak kuzey ve güney duvarlara yerleştirilmiştir.
Kuzeydekiler dip tarafta ve birbirine daha yakındır.
Üst katın doğu, batı ve güney duvarı tamamen yıkılmış, sadece kuzey duvarı kısmen ayakta kalabilmiştir.
Eski fotoğraflarda biraz daha sağlam olduğu görülebilen ve bazı detayları seçilebilen bu duvarın zeminden 2.65 m yüksekliğe kadarki örgüsünün taş, üst tarafı ile tonozunun tuğladan olduğu izlenebilmektedir.
Taşlar genelde küçüklü-büyüklü olarak dizilmiş, alt sıradakilerle köşe ve ön cepheye gelenler daha iri ve muntazam kesilerek sıralanmıştır.
Duvardan iç tarafa destek mahiyetinde bir takviye kemeri atılmış, dışına da yine kemerli bir niş açılmıştır.
Duvarın dış tarafına batı köşeye yakın olarak açılan ve bir mihrabı andıran dikdörtgen nişin kemeri tuğla örgülüdür.
Niş, duvardan biraz içeride kalmakta, hafif sivri kemerinin ayakları duvara da temel oluşturan büyük blok taşlara oturmaktadır.
Önkal:
“Bu nişin bir mihrap nişi olduğunu ve bu bölümde türbe ile bitişik bir hacmin yer aldığını hem mevcut bakiyelerden hem de bu kenardaki alt kat menfezlerin doğu köşesine kaydırılmış olmasından anlıyoruz.
Bu durumda eyvan tipi türbelerin hemen hepsinde mevcut olan istinad ayağına kuzey kenarında ihtiyaç kalmadığı ve inşa edilmediği görülüyor.
Diğer cephelerde ise istinad ayaklarının mevcut olup olmadığı duvarlarının yıkılıp yok olması sebebiyle anlamak güçtür” sözleriyle ifade etmektedir.
Türbenin tamamı ayakta olmasa da mevcut kalıntılardan ön cepheyle köşe bağlantılarında kesme taş kullanıldığını tespit etmek mümkün olabilmektedir.
Yine ayrıca eyvanın üstünü kapatan tonoz örtünün dış tarafında bir kademelenme dikkati çekmekte, ön cephedeki dışa açılan büyük kemerin de tuğla silmelerle çerçevelendiği belirlenebilmektedir.
Kitâbesi olmayan türbenin, II. Bâyezîd döneminde (1481-1512) Konya ile ilgili tahrir defterlerindeki kayıtlarla Bedreddin Gühertaş’a ait olduğu kesinleşmiştir.
Bedreddin Gühertaş’ın I.Alâeddin Keykubad’ın lâlâsı olduğu ve Sultanül Ulemâya büyük saygı duyduğu, Mevlâna için de bir medrese inşa ettirdiği bilinir.
Bedreddin Gevhertaş (Gühertaş) (Ö.659/1261) Kimdir?
Emir Bedreddin Gevhertaş, Selçuklu Sultanı I.Alâeddin Keykubat’ın lalası ve devrinin ileri gelen emir ve devlet adamlarındandır.
Dizdar Bedreddin Gühertaş olarak da anılmıştır.
Hazreti Mevlâna’nın babası Bahaeddîn Veled’in ders ve sohbetlerinde bulunmuş, onun müridleri arasında yer almıştır.
Bahaeddîn Veled’in göstermiş olduğu bir keramet üzerine, Hz.Mevlâna ve ailesinin oturduğu meşhur medreseyi yaptırmış ve medreseye zengin vakıflar bağışlamıştır.
Karaaslan Köyü’nü Mevlâna mensuplarına vakfeden de Gevhertaş’tır.
Bu medrese, Selçuklu ve Karamanoğlu devrinde “Medrese-i Mevlânâ”, Osmanlılar zamanında da “Medrese-i Molla” olarak anılmıştır.
Hazreti Mevlânâ’nın vefatından sonra, Mevlânâ Türbesi civarında bir medrese daha yapılmıştır ki, bu medrese de “Molla-i Cedid” yani “Yeni Molla Medresesi” adıyla anılınca, Hazreti Mevlânâ’nın eski medresesine “Molla-i Atik” yani ‘Eski Molla Medresesi” denilmiştir.
Bu medrese 1875 yılında tamir edilmiş, 1918 yılında da tamamen ortadan kalkmıştır.
Mehmet Önder Bey, tapu kayıtlarını doğru verirken, Medrese-i Atik”in yerini eski Kız Öğretmen Okulu, şimdiki S.Ü. Rektörlük binasının doğusundan geçen yol ile ev ve dükkânların bulunduğu yere isabet ettiğini kaydederken, İ. Hakkı Konyalı, medresenin yol aşırı olduğunu ifade eder.
Son yapılan araştırmada, Mevlânâ'nın Evi ve Medresesinin, yeni açılan Şerafeddin Caddesi ile Vali İzzet Bey Caddesi’nin kesiştiği noktada, Koyuncu Vakfı, Ahmet Sağır Şubesi Dershane binasının yerinde olduğu tespit edilmiştir.
Medrese, yine aynı devir medreselerinden Seyfiye Medresesi ile sırt sırtadır.
Ahmed Eflâkî Dede, Menâkıbü'l Ârifîn (Ariferin Menkıbeleri) isimli eserinde, Gevhertaş’tan bahsederken şunları söyler:
“ Nakledilmişti ki, Dizdar adı ile tanınan Emir Bedreddin Gevhertaş, Alâeddin Keykubat’ın lalası idi.
Uzun boylu, asil, hayrat sahibi ve sarayın has üstadlarındandı.”
O silahhanenin muhafız ve kumandanı olan, merasim ve alaylarda hükümdarın adını taşıyan kişi idi.
Emrinde çok sayıda asker bulunurdu. Mevlâna Celaleddin, Bedreddin Gühertaş’a iki mektup yazmıştır.
Bu mektuplarda ona: “ulular ulusu, soylu-boylu, adalet ıssı bilgin, orduların öncüsü, savaş arslanı, baba dostu Bedreddin”, diye hitap etmektedir.
Bu da Gühertaş’ın Sultanü'l Ulemâ ile yakın dostluğunu göstermektedir.
Gevhertaş, Sultan II.İzzeddin Keykâvus taraftarı olduğu için, Müîneddîn Pervâne tarafından, Moğol kumandanı Alıncak’a gönderildiğinde, 659/1261 yılında, diğer beylerle birlikte öldürülmüştür.
Eğer Eflâkî Dede’nin beyanı doğru ise, rivayete göre, cesedi Konya’ya getirilerek şimdiki Şems Türbesi’ne defnedilmiştir.
Bilindiği gibi Şems-i Tebrîzî, daha sonra vefat etmiş ve cesedi, Ulu Arif Çelebi tarafından atıldığı kuyudan çıkartılıp, Bedreddin Gevhertaş’ın yanına defnedilmiştir.
İ. Hakkı Konyalı, Gühertaş (Gevhertaş) Türbesinin Karaaslan Köyü sınırları içerisinde, Karaaslan’a giderken yolun solunda bulunduğunu ifade eder.
Bedreddin Gühertaş, Sultânü’l- Ulemâ Bahaeddin Veled’in Konya’ya gelişinde Altunapa medresesindeki ikametgâhında hep yanındadır.
Sultânu'l Ulemâ ve ailesine bir medrese inşa etmeye başlar.
Bedreddin Gühertaş’ın, Sultanülulema’nın müridi olduğunu söyleyen Eflaki, bunu bir menkıbeyle anlatmakta, ayrıca Sultanülulema Bahaeddin Veled’e bugün ayakta olmayan Gühertaş Medresesini inşa ettiğini yazmaktadır.
Bedreddin Gühertaş, Sultanülulema öldükten (1231) sonra da onun ailesine olan yakın ilgisini sürdürdü.
Sultan Veled, Divan’ında, Sultan Alâeddin Keykubat’ın da katıldığı bir düğünle, Afyon Kalesi dizdarı Bedreddin Gühertaş’ın kendisi ve kardeşi Alâeddin’i bizzat sünnet ettiğini yazmaktadır (1233).
Kendisi de bir Ahi olan Bedreddin Gühertaş’ın Konya Ahileri arasında saygın bir yeri vardı.
Konyalı, Gühertaş’ın, Sultanülulema Bahaeddin Veled ve ailesi için Alâeddin Tepesi’nin kuzey doğu tarafında bir medrese, Sultanülulema’ın ölümü üzerine de kabrinin üstüne küçük bir türbe yaptırdığını yazmaktadır.
Mevlâna’nın 17 Aralık 1273’te vefatı üzerine de; oğlu Sultan Veled, babasının mezarının üstüne türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul edince küçük türbe yıkılarak “Kubbe-i Hadra (Yeşil Türbe)” inşa edilmiştir.
Gühertaş’ın Konya’da yeri belirsiz bir de hamamı vardı.
Alâeddin Keykubat döneminde, 1221 yılında, bütün ümera gibi Bedreddin Gühertaş’ın da Konya surlarının inşasına katıldığı bilinmektedir.
Dolayısıyla sur kapılarından Ertaş Kapısı’nın Gühertaş’tan (Güh-ertaş) bozma olduğu rivayet edilir.
II.İzzeddin Keykavus döneminde Moğolları Anadolu’dan atmak için büyük bir çaba içine girilmişti.
Bedreddin Gühertaş da bu dönemde II. Izzeddin Keykavüs’un emir-i silahı idi.
Moğolların bitmez tükenmez isteklerinden bıkan Sultan II. İzzeddin Keykavus, vezir Kadı İzzeddin ile beraber Moğolları Anadolu’da atmak düşüncesiyle Sultanhanı’nda yaptıkları savaşı (1256) kaybettiler.
Bu arada Konya’yı da Karamanlılar işgal etmek istiyorlardı.
Ancak Gevale (Gevele) Kalesi civarında Moğollara yenildiler.
Karamanlıları Konya’ya davet ettiği iddia edilen birçok emir gibi yakalanarak Alıncak Noyan’a gönderilen Ahi Bedreddin Gühertaş, onun tarafından öldürüldü (1256).
Bedreddin Gühertaş’ın cenazesi Konya’ya getirilerek Şems-i Tebrizi’nin kabrinin yanına defnedildi.
Konya’da Ahiler tarafından çok sevilen Bedreddin Gühertaş’ın kabri daha sonra Şems’in yanından alınıp, kendi emlâki olan Karaarslan köyünde yapılan türbeye taşındı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder