"Lâdikli Ahmed Ağa" Kitabının Kapağı
Kadınhanlı Bakkal Mustafa Dinçer şunu anlatıyor:
Ahmed Ağa davarcılıkla meşguldü.Koyun, kuzu, keçi ve saire...
Özellikle kıl davar...
Keçisi çoktu Ahmed Ağa'nın.
Bir gün işte, birileriyle çobansalıkta (çoban evi) otururken, bir oğlak girmiş, pislemiş içeriye.
Aniden. Orada bulunanlardan birisi:
-Dübişşşşt!.. Çık dışarı pis hayvan, demiş, kovalamış oğlağı.
Ahmed Ağa:
-Duuuur, ona pis diyemezsin, deme.
Ver onun pislediği şeyi bakayım bana!
-Bak, ben elimi sildim, şimdi böyle namaz kılamaz mıyım?
Necâset-i hafife oluyor bu, kılınıyor...
Bak, bu hayvanın etinden sütünden, derisinden, tersinden (gübresinden), karnından bağasağından, her şeyinden istifade ediliyor...
İnsanoğlunun geç bilmem nesini yellemesinden bile içeri girilmezken, o temiz oluyor da, bu hayvan nasıl pis oluyor?
İnsanoğlunun aklını al, işe yarayacak bir tarafı kalmaz!..
Hayvana pis denilmesine gönlü razı olmuyor.
Kaynak: Lâdikli Ahmed Ağa, Mustafa ÖZDAMAR Sh.:153.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder