19 Temmuz 2010 Pazartesi

Geben (Meryemçil) Kalesi, Geben, Kahramanmaraş

Geben-Göksun yolunun üzerinde Geben’e 3 km. mesafede bulunmaktadır. Güneydoğu Torosların en hırçın dağlarından olan Kayranlı ve Delihöbek dağlarının tek geçit noktasındaki yüksek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Bu geçit geniş ve hava etkisi sonucu oluşan dik kayalıktan yola çıkarsak burası bir antik çağ yoludur. Bu geçitten Göksun’a geçiş kolaydır. Meyremçil geçidinin kuzeyinde, Rıfatiye ve Mazgaç geçidinden başka bir yol (patika) Göksun yoluyla Fındıklı’nın 9 km güneyinde birleşmektedir. Kalenin kuzeydoğusunda bulunan ikinci bir geçit çok diktir. Geben vadisi 130 km² lik bir alanı kapsamakta ve iki yol daha geçmektedir. Batıya giden yol Geben’de başlamakta ve dar bir geçitten geçene kadar güneybatıya gider ve Çokak vadisinde son bulur.
Geben kalesinin yaklaşık 7 km’sinden doğuya giden yol kuzey-güney anayolundan ayrılır ve geniş bir geçitte, vadide son bulur. Bu geçitte yol bölünür ve biri güneye Maraş’a, diğeri de kuzeydoğuya gider. Daha sonra Şadalak (Maraş’tan Göksun’a giden yol) yoluyla birleşir. Aralık ayından mart ayına kadar kar, bu yollarda trafiği aksatmaktadır. Eriyen karlar ve yağmur vadiyi su açısından beslemektedir. Geben yakınlarındaki dereler Andırın suyunu oluşturmakta ve Ceyhan nehrine akmaktadır. Güneyde ve kayalığın çevresinde yakın yerlerde, inişli yokuşlu arazilerde buğday ve süpürge darısı yetiştirilmektedir.
Kuzeyde, doğuda ve batıda pembe-gri karışımı kireç kullanılarak yapılan dik duvarların hemen hemen hepsi bir Alp kanyonu oluşturmaktadır. Çok stratejik olan bu bölgenin ortaçağda kesinlikle önemli bir rolü vardır, ama ne yazık ki Ermeniler dışında pek araştırılmamıştır. Geben’in tarihinde ki en önemli rolü I. Haçlı Seferleri sırasında gerçekleşmiştir. 1907’de Levent’e girmeden önce Haçlılar ordularını Heraclea’da ayırmıştır. Tancred ve Baldwin Klikya kapılarını geçerek güneye Godfrey Bouillon ve asıl ordu Göksun’dan Maraş’a tehlikeli ve yorucu bir yoldan gitmişlerdir. V. Runciman yazısında niçin yolu kullanmadıklarını eleştiriyor. Göksun’dan güneye giden iki tane yol var, bu iki yoldan en kolay olanı ve Maraş’a direk gideni Geben ve Azgıt üzerinden Meyremçil geçididir. Geben’deki kale şayet Danişmentlilerde olsaydı o zaman tek alternatif Şadalak’tan geçen tehlikeli yol olurdu.
Bu yol da Geben’in 28 km doğusundadır. Ortaçağ kayıtlarında bu kalenin tarihi ile ilgili önemli olaylar anlatılmaktadır. 1139-1140 yıllarında Danişment Emir Muhammet B. Gazi, Vaha Geben ve Kızıldağlar bölgesindeki John Comnenus tarafından işgal edilen küçük kaleleri aldı. Yedi yıl sonra da tekrar Ermeniler tarafından alındı. Vaha gibi Geben’de Rubenid ailesi için önemli bir baron tahtıydı. Çünkü Klikya bölgesine giden önemli bir ticaret yolunu koruyordu. Ermeni Klikya’sının ilk kralı genç Baron Levon II. bu kaleyi 1182 yılında tımar olarak aldı. Tancred adında bir Baron, bu kalenin lordu olarak zikredilir. Şayet Tancred Frenk olsaydı muhtemelen bir Ermeni kalesini kumanda ederdi. Grigoris de Geben’in piskoposu olarak geçmektedir. 1215 yılına kadar Baron Levon’dan Cenevizlilerle ticari anlaşmada, kalenin amiri olarak bahsedilir. Bir yıl sonra Konya’nın sultanı Keykavus I Geben’i kuşattı. Het’umid ve Rubenid lortlarının eşlik ettiği ve Ermeni ordusunun da bulunduğu büyük Baron Konstantin’in ordusu güneyden geldi ve kalenin önünde savaştılar.
Ermeni ordusu dağıtıldı ve Konstantin esir alındı. Bizi şaşırtan şudur ki Baron Levon ve kalesi alınmadı. Bir yıl sonra sultan kuşatmayı kaldırdı ve çekildi. Daha sonra 1296-97’de Kral Het’um II İstanbul’a bir düğüne geldiğinde kardeşi Smbat Krallığı elinden aldı. Geben’in lordu olan bir Bizans zorla kral Het’um’a geçici olarak itaat ettirildi. 1375’te Ermeni Krallığı yıkıldı; 9 ay süren bir kuşatmadan sonra Memlûklulara teslim edilen en son kale Geben Kalesiydi. Kral Levon buraya sığındı ve ailesiyle beraber esir alındı. Daha sonra, öldürülen Het’umid generalinin karısı ordusunu kaleyi zabdetmek için gönderdi ve oğlu Georg 15. yüzyılda Geben’in lordu olarak oturdu. 19. yüzyılda Geben’de Ermeni topluluğu ve bir kilise vardı.
Bugün Kale tüm kayalığı kaplamakta Bizans ve Ermeni yapı özelliklerini göstermektedir. Eğimin biraz daha az olduğu güneybatı tarafında birçok dairesel yapı kullanılmıştır.
Kuruluş, konum ve ilk yapım itibariyle Hurman Kalesine benzer. Oldukça büyük bir yapıdır. Hisarlarından bir kısmı sağlamdır. Batı yönündeki tonoz kemerli kapalı mekanları, su sarnıçları halen ayaktadır. Dış surları tahrip olmuş on iki adet mazgal, altı adet burcu sağlamdır. Araziden yüksekliği 150 metreden fazladır. Kale öyle stratejik bir öneme sahiptir ki, bu kalenin izni olmadan bu bölgeden geçit yapmak mümkün değildir. Kalede Hıristiyan Roma ve Bizans haç ve işaretleri mevcuttur. Tamamen taş yapı, kireç harç kullanılmış, oturduğu tepenin biçimine göre dörtgen yapıdadır. Dış surları ile birlikte tahmini 12.000 m² lik bir oturum alanı vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder