Öylesine ki, zamanı gelmiş, müşkilatı olup da çare için kendisine başvuranlara:
"Gayrı bana gelmeyesiz, Derviş Tâci benden yeğdir.
Muradınız için ona varın" tavsiyesinde bulunmuştur.
Her ulu kişiyi olduğu gibi, Şeyh Tâci'yi sevenler çok, pek çoktur.
Ama gelin görün ki, insan câhildir; çiğ süt emmiştir.
Nefsin ve şeytanın emrine giren bazıları, ona cephe alırlar.
Aleyhinde olmadık, akıl ve hayalden geçmez yalan ve iftiralarda bulunurlar.
Önceleri bunlara inanan olmaz ama, iftiralar sonunda iz bırakır.
O'nu tanıyan yöneticiler zamanında baş tacı olan Tâci Şeyh, gün gelmiş kendisini anlayamayanlar devrinde kadre uğramıştır.
Yöre halkının anlattıklarına göre, araya giren münafıkların, Tâci'nin asıl maksadının tahta geçerek devlete konmak olduğu şeklindeki şayiasına kanan yöneticiler sonunda, halka ibret olması için onu, yanan fırına kapatmaya karar verirler.
Şeyh Tâci, fırında da iki dizi üzerine oturarak elindeki tesbihi ile evråd ve ezkârına devam eder ve harıl harıl yanan odunların cehenneme çevirdiği fırında hiçbir zarar görmez.
Dağlar gibi yüksek ateşe atılan Nebi Kulu İbrahim Peygamberi yaktırmayan Rabb-ı Zülcelâl, Veli Kulu Şeyh Tâci'ye de sahip çıkmıştır.
Akıllara durgunluk veren bu manzara karşısında akıllarını başlarına toplayan idareciler, Şeyh'in ululuğunu anlar, duydukları şeylerin asılsızlığını idrakle, Şeyh'in fırından çıkarılmasını emrederek, ondan özür dilerler.
Hepsi de onun has müridleri arasına girerler.
O günden sonra Şeyh hakkında çıkarılan bütün dedikodular böylece sona erer.
Şeyh, hepsini bağışlar.
Bu hadise ile sevenlerin süruru artar, efendilerine olan bağlılıkları ziyadeleşir.
İnanmayanların çoğu O'nun sohbetlerinden ayrılmaz, tekkesinden uzakta yaşayamaz hale gelirler.
Bir kısmı ise, inadi fikirlerinden dolayı köyü terkedip giderler.
Gönüllerin tacı, velilerin tacidarı, erenlerin sertacı Şeyh Tâci Ahmed'in kabri, Şeyhler Köyü'ndeki tekkenin avlusundadır.
- Konya Velileri, Hasan Özönder, Sh. 211, 212.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder