Bundan sonra tekrar Filibe’ye dönen Sıdkı Dede, rivayete göre orada Biberiye Tarikatı’na intisap eder.
Bir gün şeyhi, “Oğlum senin nasibin Hz. Mevlâna’dadır” deyince yollara düşer.
Önce Üsküdar Mevlevihanesi’ne, sonra Afyon Mevlevihanesi’ne gider.
Her ikisinde de yerimiz yok diye kabul edilmez.
Kalkıp Konya’ya gelen Sıdkı Dede Dergâh’a yerleşir.
Dergâh’ta hiçbir şey bilmeyen bir insan gibi tanıtır kendisini.
Temizlik işlerinde çalışır.
Çileye soyunarak dede olur.
1882 yılında Tarikatçı Eyüp Dede’nin vefatından sonra, postnişin tarafından İstanbul’dan bir mesnevihan istenince cevaben kendilerine, “Sıdkı Dede var ya…” denilince Sıdkı Dede mesnevihanlığa getirilir.
İlmi, ahlakı ve Hazret-i Pir’e olan muhabbeti dolayısıyla çevresinde kısa sürede sevilip sayılan bir insan olur.
Sıdkı Dede, çok yönlü bir insandır.
O Mesnevihandır, hattat ve hakkaktı.
Arapça ve Farsça’yı ana dili gibi bilirdi.
Nesih, sülüs ve bilhassa ta’lik yazısı mükemmeldir.
Şairdir, güzel şiirleri vardır.
Şiirlerinde “Sıdkî” mahlasını kullanır.
Hepsinden öte fazilet ve irfan sahibi, gerçek bir velî ve gönül adamıdır.
Sultan Selim Camii’nde hatipliği vardır.
Nurani bir simaya maliktir.
Güçlü bir hitabeti olan Sıdkı Dede, konuşurken, âdeta dinleyicileri büyüler, cemaat vaktin nasıl geçtiğini anlayamazlarmış.
Pek çok Konyalı meşhurun da hat hocası idi.
Evlendikten sonra, eşinin evine yerleşti ve dışarıya cumadan cumaya çıkardı.
Züht ve takva sahibi idi.
Vaktini ibadet ve zikirle, misafirlerini kabulle geçirir, eline geçeni hayra sarfeder, hatiplik görevinden almış olduğu maaşla geçinmeye çalışırdı.
Zaman zaman da darlığa düştüğü olurdu.
Geçimini, hatiplikten aldığı maaşla sağlardı.
Pek mahdud olan bu maaşı yetmediği için, zaman zaman darlık çektiği anlaşılmaktadır.
Bunu bilen dost ve yakınları, çeşitli yardımlarda bulunurmuş.
Yine böyle hayli daraldıkları bir gün refikası, fakirlikten şikâyet edercesine konuşunca, Dede Efendi bir hayli müteessir olmuş.
Tam o esnada bir zât ziyâretlerine gelerek, kendilerine bir miktar para vererek ayrılmış.
Ziyaretçi gittikten sonra, parayı hanımına veren Sıdkı Dede:
-Seni benden; beni Hak'dan eden şu parayı al, hanım, der.
Berg-i sebz-i Mevlevî adlı Farsça gramer kitabı, Farsça’dan Türkçe’ye 30-40 defter tutan sözlüğü, Selimiye Camii Hatibi olarak verdiği hutbelerin metinlerini ihtiva eden eserleri basılamamıştır.
Bazı yazıları Mevlâna Müzesi’ndedir.
Konya’da birçok eser için de tarih düşürmüştür.
Mevlevîlerce “Kutup” olarak tanınan Sıdkı Dede, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar Mesnevihanlığı devam etti.
Mevlevilik'de kutubluk, asırlar boyunca devam edegelmiştir.
Son zamanlarda, içlerinde Bahariye Şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede (Ö:1911), Ferruh Çelebi (Ö: 1933), ve Karahisarlı Ahmed Çelebi, hatta Çelebilik makamının mümessili Abdülhalim Çelebi (Ö:1925) gibi bir çok ileri ve kudretli kişiler de bulunduğu halde Mevlevilerin çoğu, Hamzaviyye kutbu Seyyid Abdülkadir-i Belhi'yi (Ö:1923) kutup tanırlardı.
Dedemiz, H.1352/M.1933 yılında Hakk'a yürüdüğünde, Civar-ı Mevlânâ'da, Türbe (Üçler) Mezarlığında ebedi istirahatgahına tevdi edilir.
Kabir taşı üzerindeki şiir, iyi bir şair olan, Fahri Kulu Hoca tarafından yazılmıştır.
Güzel bir ta’lik yazı ile yazılan kabir taşı kitabesi şöyledir:
Hû
El-Hayyü’l-Bakî
Ölmez diridir ölmezden evvel ölenler
İşte biridir sırca bilir anı bilenler
Bilmezsen eğer öğrengel merd-i hakikat
Dergâh-ı Hünkârı’de yetişmiş mürşid-i tarikat
Tahsil-i meârife ömrünü kısmen sürmüş
Ta’lim-i edeble yaşayıp yüz ona girmiş
Hitabetle imamet gibi dini menâsıb
Mesnevîhanlıkla meşhur sâhib-i menâkıb
Filibe’li Mevlevi Hüseyin Sıdkı Dede
Vuslat-yâb-ı Cemâl olmuş 1352 Hicri’de
Ruhuna Fatiha…
Kaynaklar:
- Konya Velileri, Hasan Özönder, Sh. 260.
- https://konyaninalimvehocalari.konyacami.com/filibeli-huseyin-sidki-dede/
- http://www.muhammedi.net/dost/sidki.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder