İsmi Hîfâ Hatun (Radıyallahu Anhâ) idi.
Bu soylu hâtun kişi, bir gün âlemlere rahmet olan (Rahmetenlilâlemin) Hz.Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in huzuruna kemâl-i edep ile geldi.
Dedi ki:
-Ey Allah’ın Rasûlü!
Bana, beni cennete girmemi sağlayacak bir şey öğretmeni talep ediyorum.
Bana öğrettiğini hayatıma uygulayayım.
Böylece cennete girebileyim!
Bu kadına Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem:
-Bir an evvel evlenmeni tavsiye ederim.
Eğer hemen evlenirsen dininin yarısını korumuş olursun.
Diğer yarısı için de Allah’a sığın, buyurdular.
Bu emir üzerine bütün hücreleriyle Rasûlullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem’e teslim olan Hz.Hîfâ, duygu ve düşüncelerini şöyle arz etti:
-Ya Rasûlüllah!
Bana kim denk olabilir.
Beni Habeş hükümdarı Necaşi istemişti, kabul etmedim.
Ubeydullah istemişti.
Mehir olarak da 100 deve vereceğini söylemişti.
Onu da kabul etmedim.
Yâ Rasûlallah!
Lâkin siz kimi münasip görürseniz, ben râzı olurum, dedi.
Konuşması bittiğinde Efendimiz öyle dedi:
-Ya Hîfâ!
Yarın sabah mescide kim önce gelirse, senin nikâhını onunla kıyacağım, buyurdular.
Rasûlullah'ın bu teklifi, herkesin hoşuna gider.
Talipler erken kalkmak için tedbirler düşünür, kendilerince hazırlık yaparlar.
Bu haberi elbette Hazret-i Süheyb de duyar ama dikkate almaz.
Zira o fakir ve kimsesiz biridir.
Evi yurdu yoktur ve karnını zor doyurur.
Kah ağaç altlarına uzanır, kâh mescid gölgelerine kıvrılır.
Uzun boyuna rağmen o kadar zayıftır ki, rüzgar sert esse ayaklarını yerden kaldırır.
Ama bakın şu işe ki o gece Allahü Teâlâ bütün sahabelere derin bir uyku verir.
Hifa Hatun’un talipleri gözlerine çöken ağırlığa yenilirler.
Rasûlullah Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem her zamanki gibi imsak sökerken mescide gelir ve en erken gelecek olan sahabeyi bekler.
Nitekim mescidin eşiğinde bir gölge uzar ve Süheyb içeri girer.
Rasûlullah Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazdan sonra Hifa Hatunu çağırtıp neticeyi bildirir.
Hz.Hîfâ (Radıyallahu Anhâ) Efendimize:
-Yâ Rasûlallah!
Allah’ın takdirine, Rasûlünün tavsiyesine gönül hoşluğu ile teslimim, ne buyurursanız öyle olsun, dedi.
Bu söz üzerine Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem bir hutbe okudu.
Nikahı akdetti.
Sonra da Süheyb (Radıyallahu Anh)’e:
-Ey Süheyb!
Hadi bakalım çarşıya git de hanımın Hîfâ için çarşıdan bir şey al, buyurdular.
Süheyb’in hiçbir şeyi yoktu.
Durumunu şöyle arzetti:
-Yâ Rasûlallah!
Alışverişi yapacak bir dirhem gümüşüm bile yok, deyince, daha Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem bir şey demeden Hîfâ Hatun kocasına, 10.000 dirhem hediye ettiğini beyan etti.
Hîfâ Hatun’dan hediyesini alan Süheyb’i Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem pazara gönderdi.
Gerekli şeyleri alıp dönen Süheyb’e Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem:
-Yâ Süheyb!
-Artık hanımının elinden tut ve onu doğru evine götür, buyurdular.
Hz.Süheyb’in evi de yoktu.
Şöyle arzetti:
-Ey Allah’ın Rasûlü!
Benim evim yok ki, mescidde barınırım.
Nereye götüreyim?
Hz.Hîfâ Hatun, Hz.Süheyb’e:
-Ya Süheyb!
Filan yerdeki konağımı sana bağışladım
Hadi beni oraya götür, dedi.
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem her ikisine de dua etti.
Orada bulunan zevat-ı kiramla beraber bu iki güzel insanı tekbirlerle yolcu ettiler.
Hîfâ Hatun ve Süheyb (Radıyallahu Anhümâ) konağa vardılar.
Beraber yemeklerini yediler.
Allah'a öyle hamd ve şükür ettiler ki hayatları bereketle doldu.
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in tavassutu ile Hîfâ Hatun-Süheyb’in evlilikleri gerçekleşti.
Odalarına girdiklerinde Hz.Süheyb, Hz.Hîfâ Hatun'a şu teklifte bulundu:
-Yâ Hifâ!
Allah, bizi Rasûlûllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem’ın tavassutu ile karı-koca yaptı.
Bilesin ki, sen bana nimetsin, ben de bana mihnetim.
Ben, bana verilen nimete şükretmek üzere; sen de sana takdir edilen mihnete sabır için, sen de uygun görürsen, bu geceyi ibadetle geçirelim.
Böylece bu gecede sen sabrediciler sevabına nail olursun, ben de senin vesîlenle şükrediciler sevabına ulaşayım.
Ben Rasülullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimizden bizzat duydum:
"Cennette yüksek bir çardak vardır.
Burada sadece şükredenler ve sabredenler bulunur" buyurmuşlardı, dedi.
Hz.Hifâ, Hz.Süheyb'in teklifini tereddütsüz kabul etti.
İkisi de o geceyi tamamen ibadetle, hamdle ve şükürle geçirdiler.
Bu yeni evlilerin halini sabahleyin Cebrail Aleyhisselâm, Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem 'e bildirdi.
Sabahleyin Süheyb mescide vardığında onu Peygamberimiz tebessümle karşıladı.
Ve ona şöyle bir soru sordular:
-Ya Süheyb!
Bu geceki halinizi sen mi bana anlatırsın, ben mi sana anlatayım?
Hz.Süheyb:
-Ey Allah’ın Rasûlü! Buyurun siz anlatın, dedi.
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem, o geceyi olduğu gibi bir bir anlattı.
İbadetlerini, taatlerini, hamd ve şükürlerini olduğu gibi söyledi ve şu cümleyi de ekledi:
-Allah bu hâlinizden çok razı oldu.
Cennetteki köşkünüz de hazırlandı.
Eşin Hîfâ ve sen cennette bu köşkte kalacaksınız.
Size müjde veriyorum ve her ikinizi de tebrik ediyorum, buyurdular.
Bu müjdeyi duyan Süheyb (Radıyallahu Anh) hemen oracıkta secdeye kapandı ve Rabb-i Tealâ’ya şöyle yakardı:
-Ya Rabbi! Eğer benden razı oldun da beni günah kirinden arındırıyorsan, mükâfatımı da cennet olarak takdir ettiysen, Sen’den diliyorum ki, tekrar günah kiriyle pisliğe bulaşmadan ruhumu katına al.
Allah, Süheyb (Radıyallahu Anh)'ın bu duasını anında kabul etti.
Secdeden başını kaldırmadan ruhunu da katına aldı.
Hadiseye şahit olan Sahâbe-i Kiram Efendilerimiz büyük bir heyecan içinde kimi ağlıyor, kimi olanların mahiyetini anlamaya çalışıyordu.
Oracıkta Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem de bulunuyordu.
Hadise, O’nun önünde cereyan etmişti.
Sahabelerinin bu telaşını seyreden Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem onlara:
-Size bu seyrettiğinizden daha garibini, hayrete düşürenini haber vereyim mi?
Beni iyi dinleyin.
Şu anda Süheyb’in eşi olan Hîfâ da ruhunu Allah’a teslim etti.
Allah, onun ruhunu da katına aldı, buyurdular.
Bu iki teslimiyet abidesinin cenaze namazlarını Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem bizzat kendileri kıldırdılar.
Sonra da aynı mekânda Cennetü’l-Baki’de yan yana defnettirdiler.
Bu iki mezarın başuçlarına iki ayrı tahta koydular.
Bu tahtalardan Süheyb’in mezarının başucundaki tahtada:
“Bu Allahü Teâlâ’nın nimetine şükredenin kabridir”
Hîfâ Hatun’un başucundaki tahtada da:
“Bu Allahü Teâlâ’nın mihnetine sabredenin kabridir” yazılıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder